Koronavirüs sonrası birçok kişi güvenlik sebebi ile evde çalışmaya başladı. Bu süreç her gün işe giderek, iş ortamında çalışan insanları biraz zorladı. Zorlamakla birlikte

iş yerinde geçerli olan görgü kuralları çalışma şeklimizin değişmesiyle bir anda altüst oldu.

Nasıl ki virüs sebebi ile selamlaşma şeklimiz değişti, evde çalışmamız ile de bazı görgü kurallarını gözden geçirmemiz gerekiyor. Yüz yüze olan ilişkilerde var olan görgü kuralları iş hayatında olan insanlarca bir şekilde öğreniliyor. Oysa ki evde çalışmaya çok hızlı bir geçiş yaptık ve bu da aile içlerinde birtakım sorunları beraberinde getirdi.

Telefonla görüşmenin bir saati olmalı

Neler mesela? Birbirimize telefon etme saatlerimiz değişti. Normalde iş yeri görgü kurallarına göre iş görüşmeleri için uygun arama saatleri 09.00-21.00 arası. Özellikle yemek saatlerinde insanları aramamaya özen gösteririz. Cumartesi günü iş için aramamız gereken bir kişi varsa bunun saati öğlene kadardır. Ancak şu anda evde olan insanların özel hayatları yokmuş gibi günün her saati onları arama hakkını görüyoruz kendimizde. Bu dijital medya üzerinden satış yapanların başına diğer sektörde olanlardan daha fazla geliyor. İnsanların uyku düzenleri bozulduğu ve uyku saatleri değiştiği için canınız sıkılıyor gecenin bir saati sipariş vermek için insanları rahatsız edebiliyorsunuz. Belki fark etmiyoruz ama bu durum evli insanlar için büyük bir sorun teşkil ediyor. Telefonu üçten fazla çaldırmak, telefon meşgulken ısrarla aramak, telefona cevap verilmediyse sık sık aramak hep hatalı davranışlar. Cevap verilmeyen arama en erken iki saat sonra tekrarlanmalı. Çalışanların evde olması o anda meşgul olmadıkları anlamına gelmiyor.

Üsluplarımız değişti

E-posta, instagram, facebook, twitter, wapp… Bunların her birinin yazışma dili farklı. İnsanlar size sosyal medyada sık gördüğü için anlamsız bir yakınlık hissediyor, selam vermenin peşinden hemen senli-benli konuşmalar başlıyor. Bu tam anlamıyla bir görgüsüzlük örneği. Bazı iletişim şekillerinin karşılıklı konuşma anından hiçbir farkı yok. İki cümle yazıştığınız selam verip bir soru sorduğunuz kişiye ikinci yazışmada “nasılsın” diye soramazsınız. Hele ki e-posta sistemi diğerlerine göre çok daha ciddi olması gereken bir alan.

Siz-sen problemi en çok karşılaştığımız sorunlardan biri. Ne yapmalıyız peki böyle bir durumda? Muhatabımıza “Ben ‘siz’ diye hitap etmeyi tercih ederim. Ancak siz ‘sen’ demeyi istiyorsanız size uyum sağlayabilirim.” şeklinde kibar bir uyarıda bulunabiliriz.

Hatırlatmak isterim ki bahsettiğimiz konular iş hayatı ile ilgili, arkadaş çevremizle olan iletişim şekillerini konuşmuyoruz. Resmî yazışma kağıtta ne kadar ciddi olmak zorunda ise e-postada da o kadar olmak zorunda. Selamlaşma, giriş gelişme sonuç bölümleri, postanın gideceği kişilerin yazıldığı alanlar, konu başlıkları büyük önem taşıyor ve insanlar sizi e-postadaki yazışma üslubunuza göre değerlendiriyor. Özellikle e-postalarda “mrb, kib, aeo” gibi kısaltmaları asla kullanmamamız gerekiyor. Yani sosyal mesafe aslında iş hayatında da aynı ciddiyetle uygulanmalı.

Yazışmalar

Yüz yüze iletişimde önemli yeri olan beden dili ve ses tonunun internet ortamında eksikliği sonucu kişiler kendilerini yeterince ifade edemiyor. Yazışmalarda atlanılmaması gereken bir görgü kuralı da büyük harf kullanımı. Büyük harf kullanımı sosyal medya dilinde bağırmak anlamına geliyor. İş yazışmalarında kullanılan emojiler de iş hayatında olması gereken mesafeyi zedeliyor. Yanlış anlaşılmalara, ön yargılara sebep oluyor.

Mahremiyet ihlali

Görgü kurallarının en çok ihlal edildiği alan görüntülü aramalar. Bizim görgü kurallarımıza göre bir kişinin evine, çalışma mahalline gittiğimizde kapıyı çalarız, biraz geri çekilir yan dururuz kapı açıldığında doğrudan mekânın içini görmeyelim diye. Kapı açılıp içeri buyur edildiğimizde gireriz o mekâna. Ancak şimdi durum değişti. Görüntülü aranıyorsunuz. Bu destursuz gelmek gibi bir şey. Başlatıyorsunuz görüşmeyi, mahrem alanınız olan evinizde orada bulunmaması gereken insanlar size eşlik ediyor. Görüşme anında evdeki konuşmalara, diğer insanların gelip geçmesine, ortalıktaki eşyaların varlığına şahit oluyorsunuz. Bu görüşmeleri yaparken seçtiğiniz kıyafetler de büyük önem taşıyor. Çünkü iş yerinde olması gereken mesafeli duruşu siz evdeki rahatlığınızla bir şekilde bozmaya başlıyorsunuz. Görüntülü arama yapmadan önce konumu iyi belirlemek önemli bir dijital görgü kuralı.

Online eğitim ve toplantılarda da randevu saati önemli. Yani normalde bir toplantıya gecikmeniz nasıl kabalık sayılıyorsa online görüşmelerde de aynı şartlar geçerli. Bu gecikmelerle şayet katılımcılar sizi beklediyse onların vaktinden çalmış olursunuz, beklemediler ve toplantıya başladılarsa da konuları kaçırmış olursunuz.

Bir de bunun ev tarafı var tabii. Evde çalışma sistemine alışkın olmayan ailelerin çalışma için ayrılmış olan alana izinle girmesi, görüşme yapılırken orada bulunup çalışma yapanı rahatsız etmemesi, görüntülü arama varsa kamera kadrajında olmaması önemli. Oldu ki evde çalışan kişinin telefonu ısrarla çalıyor ancak kişi telefona bakabilecek müsaitlikte değil. Bu durumda evden birisi telefona cevap veriyorsa önce telefonun kime ait olduğunu, kendisinin kim olduğunu, telefona neden kendisinin cevap verdiğini belirtmeli sonra karşı taraftaki kişinin notunu almalı. Tüm bunlar yapılırken de aslında iş için bile olsa ister istemez insanların yaşam alanlarına, özel alanlarına dahil olduğumuzu ve kendilerine gereken saygıyı göstermemiz gerektiğini unutmamalıyız.